28 Nisan 2014 Pazartesi

Bazen Yazmak İstemez İnsan

Bazen Yazmak İstemez İnsan…
Bazen yazmak istemez insan Kelimelerin taşıyamayacağı ağırlıklar olduğunu
düşünür. Cümle kuramaz, kurar kurar bozar. Hiçbir cümlenin tam olarak
doğru anlamı veremeyeceği kanaati yerleşir içine, her nedense.
Bazen yazmak istemez insan. Koşmak ister, gece güne, kış bahara dönene
kadar. Kapalı hava açılana kadar. Her şey durulana, kelimelere sığana
kadar. Bir yazının ahengine ayak uyduracak durgunluğa erişene kadar.
Durmadan, yavaşlamadan, anlaşılmaz bir şekilde koşmak ister.
Bazen yazmak istemez insan. Konuşmak da istemez, söyleyeceği her şeyi
teker teker susmak ister. Suskunluğa sığdıracaklarının, sözlerle; boş
sayfayla ifade edeceklerinin, yazıyla heba olmasından korkar.
Bazan yazmak istemez insan. Düşünüp içine atmanın, susup içinde
saklamanın, söylemeyip sır olarak saklamanın daha doğru olduğuna
inanmaya başlar. Belki öyle kabullendiğinden değil, doğru harfin
damarlarından parmaklarına doğru bir türlü akmamasından, doğru
cümlenin sayfada bir türlü yerleşmemesinden, kelimelerin yerlerini tayinde
içine düştükleri kararsızlıktan gelen bir isteksizliktir bu. Söylemek istediği
çok şey var da söylemeyi mi beceremiyor, yoksa söylemek istediği hiçbir
şey yok, onun için mi susuyor, anlayamaz bazen insan.
Bazen yazmak istemez insan. Parmakları ile bilgisayarin klavyesi, kalemi
tutan eli ile kâğit arasında bir yabancılık keşfeder. Harflerin yerini ve şeklini
unutur bir süre. Bildiği kelimeleri hatırlamaya çalışır ama başaramaz.
Eşyanın isimlerini ne zamandan beri bilmediği kurcalar zihnini, başlangıcını
hatırlayamaz.
Bazen yazmak istemez insan. Yazıyla, sözle anlatacakları olduğu
düşüncesine muhalefet edeceği tutar. Yazıyı ve sözü bir başka dünyadan
gibi görmeye başlar. Onlarla anlaşacağı noktalar oldugunu inkar etmez,
ama onlarla bir ilişkiye girmenin kendisine bir yarar getirmeyeceğini
zanneder. Oturup başını öne eğmek, kalkıp yürümek, derin bir nefes almak,
olamayacağı yerlerde olduğunu düşlemek, hayaller kurup ütopyalar
üretmek ister.
Bazen yazmak istemez insan. Ellerine ve diline yabancılaşır, kâğida ve söze
yaklaştığı zaman. Kendisiyle baş başa kalmanın her şeyi zorlaştıracağı
açıktır ona göre. Bazı şeyler sırf düşünülmeli, söylenmemelidir sanki. Bazı
şeyler düşünülmemeli bile. Böyle bir yargının doğru olduğundan şüphelidir
ama böyle hissettigi anlar da olur mutlaka.
Bazen yazmak istemez insan. Bir mecburiyet olarak yazmayı ise hiç
istemez. Susmanın mecbur olmasından daha zordur yazmak zorunluluğu.
Ne söyleyeceğine kendin karar vermiyorsan daha da zordur elbette. Ama
kendin karar veriyorsan bile, bunun senin kararın olmasının da kolay
olmayan bir yanı vardır. Zira, ruhların taşıyamadığını kelimelere yükleme
gayretindesindir. Akılların alamadığını gramer kurallarına taşıtırsın. Kalplere
sığmayan şeyleri, noktalara, virgüllere sığdırırsın. Ya yapamazsam diye
korkması makul değil midir insanın? Yazmak istememesi makul değil midir?
Bazen yazmak istemez insan. Önüne bir kâğit alıp karalamak ister. Bu
çizgilerin içinden anlamlı sözlerin daha çok çıkacağı duygusuna kapılır.
Hiçbir şey düşünmeden yürüse, vardığı yerin, yazdıklarıyla vardiği yerden
daha güvenli olacağı fikri dolaşır beyninde. Koştuğu zaman yaiayacağı
yorgunluk, yazarken yaşadığı zıhnî ıstıraptan daha hafiftir muhakkak.
Bazen yazmak istemez insan. O bir insandır sonuçta. Kalemi kırmak, kâğıdı
yırtmak, bilgisayarı devirmek ister bazen. Susmak ister, yorulmak, dağılıp
paramparça olmak ister. Büyük bir yorgunlukla derin bir uykuya dalmak,
derin bir susuzlukla, kana kana sular içmek, dağılıp yeni baştan dirilmek
ister.
Bazen yazmak istemez. Ama bazen istemez. Geçecektir, herkes gibi
olacaktır. Treni kaçıracak, istasyonda tek başına kalakalacaktır.
Bazan yazmak istemez o kadar.


Hiç yorum yok: