27 Ekim 2013 Pazar

Sustum! Ne kadar susulacaksa

Sustum! 
Ne kadar susulacaksa o kadar sustum! 
kendimle konuşuyorum şimdi yalnız... 
yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime 
kimse duymuyor... 
sustum 
sustu dudağımdaki şarkı, gözlerimdeki şiir 
yaraları yalayan rüzgar 
sokaklarında kahrolduğum şehir 
gözlerim konuşuyor yalnız! 

sustum! 
bin ah sürüp dudaklarıma 
ne kadar susulacaksa o kadar sustum! 
sustu benimle deniz, 
sustu deli dalgalar, sustu martılar... 
umutlarımı sarıp rüzgarlara 
uzaklara savuruyorum her gece 
yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne 
kimse görmüyor... 

saçı ağarmış hayaller 
nemli kirpiklerle 
bulutlandığında gözlerim 
gökte şimşek olup çakıyorum 
kimse görmüyor... 

Sustum! 
tuz basıp yaralarıma! 
sustum 
içinde volkanlar taşıyan bir derviş gibi 
yaslanıp yalnızlığın duvarına 
gül döküp kalabalıklara 
kimsesiz geziyorum gönül ülkemi her gece 
kimse bilmiyor... 

sustum! 
sustu benimle gök, sustu dağ, sustu toprak 
acılar konuşuyor şimdi yalnız 
yaralı gönlümün sızıları konuşuyor 
tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir 
atıyorum uçurumlardan 
kimse görmüyor 

sustum! 
saçlarını kokluyorum rüzgarların 
dudaklarından öpüyorum hayatı 
içimde incecik bir sevgi ürperiyor 
sarı hüzünler dökülüyor gönül bahçeme 
gelmiyor beklediğim bahar 
yaralar merhem tutmuyor 
gözyaşı olup dökülüyorum kaldırımlara 
mendil silmiyor 
yağmur dinmiyor 
sevdiğim bilmiyor 

sustum 
sustu benimle sarı sabır, sustu hasret, sustu zaman 
sustum 
yalnız gözlerimle dokunuyorum hayata 
kimse duymuyor 

sustum! 
İçimdeki dalgalar kabardıkça volkanlar gibi 
sustum 
sustu dudaklarım, sustu gözyaşlarım 
sustu gözlerimdeki şiir 
gönlümdeki nehir 
bulutlar haykırdı isyanımı 
şimşekler haykırdı 
sadece ben duydum 
sadece ben 

ey beşiğini sallayıp boğduğum hayat 
kucağımda büyütüp öldürdüğüm sevgi 
yaralar merhem tutmuyor 
geceler avutmuyor 
ben sustum 
acılarım konuşuyor yalnız 

ben sustum! 
susmuyor yüreğimi kavuran kasırga 
pencereme vuran yağmur damlaları 
susmuyor her gece dışarda inleyen rüzgar 
gelmiyor bahar 
kuşlar sevinmiyor 
yıldızlar küs 
ay üzgün 
güneş doğmuyor 
acılar dinmiyor 
içimde binlerce şiir kanıyor her gece 
kimse bilmiyor 

sustum! 
sustu benimle sarı sabır, sustu hasret, 
sustu hayat 
sustu zaman 
acılar konuşuyor yalnız 
acılarım konuşuyor 
kimse duymuyor... 
duymuyor... 
duymu... 
duy... 

Nuri CAN 

Suskun

Sustum...

boşluğun en yalın adı,
sensizlik...
sensizliğin diğer yarısı,
ben...
sürgünlere vurmuş bir yürek,
bir süvari cehennem yolcusu...

ve senden geriye,
bin süvari ezmiş suskun dillerim...

19.09.2005

Sustummmm

Sustum
Sustum

Sustum Ağlamadım

Sustum Ağlamadım...

Ardından ağlamadım,
ağlamadım inan...

Sustum sadece,
sustum kendime...

Ayışıgında geceye
durdum...

Şafakla gündüze
yürüdüm...

Bende bıraktığınla,
senden çok uzaklarda; sağanaklara tutuldum... 

Ve işte sustum

Ve işte sustum
Saklandım kelimelerin arkasına..

Kimse görmesin
Söyleyemediklerimin verdiği acıyı

Kimse duymasın
İçimde biriktirdiğim hüznümün tınılarını

Kimse bilmesin
Bir mum gibi yavaş yavaş eridiğimi
Etrafıma ışık vererek bittiğimi...

Çığlık çığlığa isyanım
Hapsolmuş bedenimde...
Sıralanırlar bir bir dilime 
Ama yok dökülemez ağzımdan
Ateş olur yutarım
İçimi yakar ama ben gene susarım..

Ve işte susturdum...
Susturdum kalbimi
Onun da benim gibi susması gerekti 
Çünkü YENİKTİ...
Bütün cümleler ordu olsa dahi
Hangisi onu zafere taşıyacaktı ki?
Mağlup oldu bir kere
Yenilgisinin bayrağı çekildi göklere...
Artık diyecek söz yok
Tek taraflı savaşın sonunda 
Mağlup olanın payına düşer susmak,susturmak
Ben mağlubum sustum
Mağlup olan kalbimi de susturdum...

Sustum

Sustum
Susmaktı suçum sana oyle diyordun
Oysa ben sana hiç susmadım.
Sustuğum sen değildin
Yaşadıklarıma ve yaşayamadıklarıma sustum.

Gülemediklerime ve ağlayamadıklarıma,
Bulupda sevinemediğime sustum.
Yitiripde bulamadıklarıma,yazıpda söyleyemediklerime,
Söyleyipde anlatamadıklarıma sustum.

Akamayan gözyaşımın taş oluşuna,
Elinden teninden nefesinden ayrılığa sustum.
Hayatın hep alışına,gönülsüz verdiklerime
Gücümün yetemediklerine geri getiremediklerime sustum.

Senin sana sustuğumu haykırmana sustum.
Senli uyumadığım geceye seninle uyanmadığım sabaha sustum.
Can verene can veremediğim her anın ömür oluşuna,
Yitirdiğim evlat diyenin sesine sustum.

Tüm bunları susarken tek nefesimin tükenişine,
Hayat kerelerce ırzıma geçerken seyredene sustum.
Kaybettiğim kana yitirdiğim cana sustum.
Oysa sana susuyordum.

Toprağın susadığı gibi nefes gibi su gibi
Herşeye susmuşken sana susuyordum kadınım.
Sevmekten aşktanda ötesi tek duyanıma susuyordum
Sense sustuğumu söylüyordun dediğin gibi olsun.

Sustum.
 
Mustafa Hakan Sural

8 Ağustos 2013 Perşembe

Hayata Bakış Açısı

Hayata Bakış Açısı 

< Herkes Birbaşkatürlü Bakar Hayat penceresinden >


Bu yazıyı okumanız kısa bir zamanınızı alacak, ve sonunda
hayata ve ilişkilere ait bakış açınız değişebilecek....

İleri derecede hasta iki adam aynı hastane odasındaydılar.
Adamlardan birinin her öğleden sonra 1 saatliğine oturmasına izin veriliyordu, ciğerlerindeki suyun süzülmesi için.
Bu hastanın yatağı odadaki tek pencerenin tam yanındaydı. Diğer hasta ise hep
sırtüstü yatmak zorundaydı.
Bu iki hasta saatlerce birbiriyle konuşur, eşlerini, ailelerini,
evlerini, işlerini, askerlik anılarını, tatilde gittikleri yerleri
anlatırlardı birbirlerine.

Pencerenin yanındaki hasta, her öğleden sonra oturmasına izin
verdikleri saati diğer hastaya pencereden görebildiklerini
anlatarak geçiriyordu. Diğer hasta hep bir sonraki günü iple
çekmeye başladı, dışarıdaki renkli ve hareketli dünyayı
dinlemek için.

Pencere, içinde çok güzel bir göl olan parka bakıyordu.
Ördekler ve kuğular gölde yüzerken çocuklar model bot’larını
suda yüzdürüyorlardı. Genç aşıklar, gökkuşağının tüm
renklerindeki çiçeklerin arasında kol kola dolaşıyorlardı.
Ulu ağaçlar etrafı süslüyor,uzaktan şehrin silueti görünebiliyordu.

Pencere kenarındaki adam bunları muhteşem bir detayla
anlatırken, odanın diğer ucunda yatan adam gözlerini kapar ve
bu muhteşem manzarayı hayalinde canlandırırdı.

Sıcak bir öğleden sonra, pencerenin yanındaki adam geçmekte
olan bir şenlik alayını tarif etti. Diğer adam bando seslerini
duyamasa bile hayalinde canlandırabiliyordu, pencere kenarındaki
adamın tasviriyle.

Günler ve haftalar geçti. Bir sabah banyo yaptırmak için
su getiren gündüzcü hemşire pencere kenarında yatan hastanın
cansız bedeniyle karşılaştı: uykusunda, huzur içinde ölmüştü.
Hüzünlendi, hastane görevlilerini cesedi dışarı taşımaları için
çağırdı.

Uygun zaman geçtiğine kanaat getirir getirmez, diğer hasta
pencerenin kenarındaki yatağa taşınmasının mümkün olup
olamayacağını sordu.
Hemşire memnuniyetle isteğini yerine getirdi, hastanın rahat
olduğundan emin olduktan sonra onu yalnız bıraktı.
Hasta yavaşça, duyduğu acıya aldırmadan, bir dirseğine
yaslanarak dışarıdaki dünyaya bakmak üzere yatağından
doğruldu.

Sonunda, dışarıyı kendi gözleriyle görme zevkini
yaşayabilecekti. Pencereden dışarı bakabilmek için yavaşça
dönmeye zorladı kendisini.
Pencere, boş bir duvara bakıyordu.

Adam hemşireye, vefat eden oda arkadaşının pencerenin dışında
görünen harika şeylerden bahsetmesine sebep olan şeyin ne
olabileceğini sordu.
Hemşirenin cevabı, ölen adamın kör olduğu ve pencerenin önündeki
duvarı görmediğiydi. “Sanırım seni cesaretlendirmek istedi” dedi.

>>>> Diğer insanları mutlu etmek çok büyük mutluluk getirir,
kendi durumunuz ne olursa olsun. Paylaşılan dertler yarısı kadar
üzüntü verir, paylaşılan mutluluklar ise iki katı artar.

Kendinizi zengin hissetmek istiyorsanız, sahip olduğunuz ve
paranın satın alamayacağı her şeyi sayın.

Yaşadığımız her bir gün bize bir hediyedir.Bakış Açısı
Bakış Açısı

korku

Bir gül bahçesi hayal ederim 
Binlerce renk binlerce koku 
Sevmek aşık olmak çok hoş 
Ancak 
Ayrılıktandır korku. 

Çok zor ayrılmak bir sevdadan 
Kalbini sıkar birileri gözlerine dolar yaşlar 
Bir küçük kıvılcım 
Bir kelime duyar da 
Sonra hıçkırmaya başlar. 

Geldiğine geleceğine pişman 
Dünyaya kahredersin; 
Acıların arasında unutursun kaybolur yakamozlar 
Yeni bir ayrılığın 
Kahramanını beklersin. 

Boğazımda yumruk yumruk 
Duruyor hıçkırık 
Tam buldum derken 
Allah’ım n’olur olmasın 
Olmasın yine ayrılık... 

Yanlız kaldım

sensiz bir gün daha deçiyor
çaresizkaldim, ağlamıyorum
etrafimda o kadar insan farken
ben yine sensiz yapa yalniz kaldim

beni terk etme sebibini bilmiyorum
neden diye düşünmekten yoruldum,yaşlandim
sensiz bir günü daha geçiriyorum
sensiz kalabalik içinde yalniz kaldim

sevmeyi bilmeyene aşık olursan acı çekersin
yalnızlığını paylaşacak bir insanı bulamazsin
kadere boyun egip tek başına yasarsin
büyük denilen dünyada yalniz kaldim

Al senin olsun

Al senin olsun hepsi
Al senin olsun, Dostluğun, arkadaşlığın, sevgin, aşkın
Al senin olsun nasıl yaşamak istiyorsan, kiminle istiyorsan yaşa
Al senin olsun yaşamak istediklerin
Bıraktım artık dostluğunu
Bıraktım artık sevgini
Bıraktım artık eskileri
Ve sildim anıları kafamdan
Sildim yaşadıklarımızı, paylaştıklarımızı
Birlikte ağladığmız günleri sildim
Hem dost, hem arkadaş olduğumuz günleri sildim
Kilit vurdum anılara ve kapattım bir sandığa herşeyi
Kilidini de attım denize, bir daha bulmayayım diye
Kızgınım sana,kızgınım bu vurdum duymazlığına
Ve kendime kızgınım
Niye değer verdim, niye bende unutmadım diye
Niye bu kadar güvendim diye
Sen güvenimi boşa çıkarttın
Sana bıraktım sevgileri
Sana bıraktım dostlukları ve sana hediye ediyorum
Yalnız yaşanıyorsa sevgiler
Yalnız yaşanıyorsa dostluk
Al kendin yaşa, paylaş tek başına
Yalnızlıksa tercihin al senin olsun
Yok saydım seni
Bundan sonraki her baharı sensiz karşılayacağım
Her sonbaharda hüzünleri unutacağım sana inat
Bundan sonraki her yaza sensiz gireceğim yine sevinçle
Ve her kışı sensiz yaşayacağım zenferisiyle
Geçerken her mevsim, sensizliğe üzüleceğim
Yinede bırakmayacağım sevinçlerimi
Ve sen bensizlige alışmaya çalışacaksın
Gidişin kalacak sadece aklımda ve o gidişle yaşayacağım sensizliği
Sensizliğe inat, sana inat her günü yaşayacağım hiç olmamışsın gibi
Al senin olsun gidişler
Al senin olsun herşey...Al senin olsun hepsi
Al senin olsun hepsi

RUHUMUN DERİNLİKLERİNDE KOPAN FIRTINALAR

 RUHUMUN DERİNLİKLERİNDE KOPAN FIRTINALAR ; ŞİMDİ KABUK TUTMAYA BAŞLAMIŞ ESKİ YARALAR....VE SARSMIYOR ÖNCEKİ GİBİ BU ARALAR...

Nedeni bilinmez bir hüzün var bu akşam yüreğimde.

Nedeni bilinmez bir hüzün var bu akşam yüreğimde.Bir burukluk bir kırıklık hissediyorum.Ne aksidirki coşmak isteyipte engellere takılan bir yürek bendeki.Çaresizliğim sevgim kadar büyük...
Yıldızlar kaydı gece yarılarımdan.Artık kör karanlıklar hüküm sürüyor bende.Hayalin bile yasak artık bana, gözlerimin daldığı noktada varsın sadece......
Hayata küsmüş gülüşlerim arasından küçük bir tebessüm süzülüyor aynadaki aksime...
Söylenmeye yüzbin defa değen fakat yüreğimde kelepçeli sözler düğümleniyor boğazımda...
Sonra acı bir çığlık kopuyor beynimde sen yoksun!Aksim kırılıyor aynada parçalanıyor sen yoksun, dünya dar geliyor canıma, gelmiyorsun!
Ayrılığın anahtarını buldun mu sonunda?Gözleri buram buram hasret kokan yarim...
Yokluğun ölümden beter Hasretin vuruyor beni gözlerimin hayalinle buluştuğu anlarda.Öyle güzel bakmak zorunda mıydın bana?
Bütün güzellikleri toplayıp bir buket yapıpta sunabilsem sana, yüreğimide versem yanında.Hatta dünyanın en güzel kokan çiçeği olsa bu...
İlk bakışta insanı yüreğinden vuran sonra yavaş yavaş yüreğine akan ve söylenmesi en güzel şeyleri söylenmiş kılan...
Hiç gerek kalmasa sözlere, gözler anlatsa sevgilinin ihtiyacı olan her güzel kelimeyi...
Gözler bağırsa haykırırcasına seni seviyorum diye...
İşte böyle bir hediye olsada bütün kilitleri açsa sözlerle anlatmaya gerek kalmadan..
Dünyanın en engin denizinin en derin yerinde olabilecek kadar sızı veren acılarıda gösterebilse üstelik işte öyle bir çiçek olsa...
Kimisi çiçek dese buna kimisi keramet kimiside rüya, ama o herneyse bende olsa ve sana verebilsem keşke...
İçime hapsediyorum söylenmesi gereken sözlerimi ve artık susuyorum, zamana bırakıyorum ne yapmam gerektiğini bilmediklerimi...
Alıntıdır........

Ne gülümsemek gerçek mutluluktur

Ne gülümsemek gerçek mutluluktur, ne de ağlamak en büyük acının ifadesıdır...
Ne seni seviyorum sözü gerçek sevgidir ne de söylememek sevmediginin göstergesidir...
Hayat ne gideni getirir ne de kaybetigin zamanı geri çevirir...
Ya yaşaman gerekenleri zamanında yaşayacaksın,
Yada yaşayamadım diye ağlamayacaksın...

Her gidişine ayrı anlam yüklüyorum

Her gidişine ayrı anlam yüklüyorum
Yapma Allah aşkına
Ya hep kal benimle söz etme gidişlerden
Ya da silinsin isminde cismin de
Oynama benimle dengemi bozuyorsun
Aşkı yaşayacak yürek bırakmıyorsun insanda
Böyle değildin sen ne oldu sana
Bittiyse heyecanın bileyim bende
Seni çok seviyorum diye başlayan ve ama ile devam eden cümleleri duymaktan bıktım
Seviyorsan seviyorsundur aması olmaz bu işin
Üstelik bir cümlede ama varsa bir önceki yargının hiçbir önemi yoktur artık…

Seni çok seviyorum ama birlikte olmamız imkansız
İmkansız diyebiliyorsan eğer sevmiyorsun demektir
Bahanelerin arkasına sığınma
İnsanların hayatına sorgusuz sualsiz girip darmadağın eden
Sonra da hiçbir şey söylemeden gitmeye çalışanlardan nefret ediyorum
Böyle misin sende gerçekten gitmek mi istiyorsun
Yürekli ol biraz hadi konuş söylemek istediğini söyle
İki çift sözü hak etmedi mi bu aşk
Yaşanılan bunca şeye hiç mi saygın yok

Ah ben niye yanılıyorum hep
Niye tam işte bu dediklerim sömürüyor aşkımı
Biraz daha mı katı olmalıyım
Biraz daha mı kapalı tutmalıyım kapılarımı
Bazen bu dünyadan olmadığımı düşünüyorum
Bu devrin adamı değilim
Oyun çeviremiyorum hesap yapamıyorum
Bana ait olmayan kişiliklere bürünüp bi plan dahilinde hareket edemiyorum
İnsanız biliyorum hepimizin zaafları var
Hepimiz egolarımıza boyun eğebiliyoruz
İyi de hep beni mi bulacak bunlar…

ÇALINTI.........

Sözcüklerim Ağır Gelir Önce Sustuklarımı Sindir

Konuşuyorsam, anlatıyorsam değer veriyorsam bil ki bir sebebi var. Konuşmaya devam ettiğim sürece korkmana gerek yok ama susmuşsam, görmüyorsam, duymuyorsam ya da öyleymiş gibi yapıyorsam bil ki bunun da geçerli bir sebebi var.
Duyumsanmamanın acısını yüreğinde hissetmek istemiyorsan susmama sebep olma! Susmuşsam sen de sus ki; yanardağ olmuş içimin katmanlarında oluşan basıncı boşaltmam gerek, lavlarım önüne geleni silip süpürmek için can atarken önüme çıkmaya çalışma, lavların altında yanma!
Susmuşsam; pimi çekilmiş el bombası gibidir yüreğim patlamak için pusuya yapmış asker gibiyim. Menzile girme, hedef tahtası olma, var git yoluna başın göl, ayağın pınar olsun yeter ki uzak dur hışmımdan…
Susmadan önce söylediklerimi anlayamadın, defalarca sinyal verdim ama sen renk körü olduğundan hep kırmızı ışıkta geçmeyi yeğledin. Ehliyetine el koyuldu bundan bile bihaber yaşadın. Şimdi susuyorum diye kabahati yanlış yerlerde arama renk körü! Bulamazsın…
Sınırlarımı aştırmam dedim, anlamadın. Haddini bilmezsen ben bildiririm dedim onu da anlamadın. Laf altında kalmaktansa taş altında kalmayı yeğlerim, aksi fıtratıma ters düşer dedim yine anlamadın. Bugüne kadar tükürdüğümü hiç yalamadım dedim, korkarım bunu da anlayamadın. Korkak, pasif, negatif, kompleksli ve ezik insanları sevmem dedim, başkalarını örnek veriyorum sandın üstüne bile almadın. Anlayamadın, anlayamayacağını anladığım gün sustuğum gündü!
Sözcüklerim sana beş gömlek büyük geldi giymedin, giydirmek için de zorlamadım. Biliyordum ki eğer zorlayarak giydirseydim üzerinde emanet duracak zaten yakışmayacaktı, sustum…
Az önce okuduklarının hepsini unut, önce sustuklarımı sindir…

Aşk Nedir Kadar Nadirdir

Aşk; kayıp mülteci gemisidir; sevgi, bir yol haritası
Aşk; tükenmez bir kalemin tükenmesidir; sevgi, menzilsiz gidişlerin yıldızı
Aşk; annesiz büyütülmüş balina yavrusudur; sevgi, yunustur en zoru taşır sahile
Aşk; yüreği deprem kadar sarsar; sevgi, enkazda kurtulan aşkın iyileşmesidir
Aşk; şimşektir yağmasını bilmeyene; sevgi, ıslanıp kurutulmaktır
Aşk; ıssızlığın aynasında usu tanımamaktır; sevgi, her duyguyu tesellidir
Aşk; mektupsuz gönüllere puldur; sevgi, saklanan aşk mektubudur
Aşk; selleri durulayan akıştır; sevgi, flu sağanağın tahıllara acil inişidir
Aşk; yokluğun yok olmasına tahammüldür, sevgi, var olmaya yansımaktır
Aşk; tek evladı kaybolan yaralı bir annedir; sevgi, arayışa yazılan afiştir
Aşk; kaderin kırkayağında kırk kez kırılmaktır; sevgi, uzanan son ciğerde közlenmektir
Aşk; üç bin âlem âlemi cihan olmaktır; sevgi, teni benden eden soylu huydur
Aşk; önsezinin dalgadan önce susamasıdır; sevgi, köpükte kaybolan yosundur
Aşk; yüreğin bakışla iç yanış dirilişidir; sevgi, dirilişin hazdan arınmış devam faslıdır.
Aşk; bütün dillerde gönül yazgısıdır; sevgi, ucu bucağı belli iki dünyanın çırpınışıdır
Aşk; susa susa dağları deviren ferhadiliğin haddidir; sevgi, delinen dağda akan ırmağa çarpan şimşektir.
Aşk; hayatla öpüşen ölümsüz kaknustur; sevgi, küllere destan yazan Ankadır
Aşk; his ve hüsran altında kalan hayattır; sevgi, düşün düştüğü ölümsüzlük simyasıdır.
Aşk; özlemin özle canhıraş direnişidir; sevgi, ruha devrim yaşatan iç tarihtir.
Aşk; bütünleri göz kırpmadan yitiriştir; sevgi, yitirilenin peşinen ödendiği özlem bankasıdır.
Aşk; ömrü iç çocukla doyurma tokluğudur; sevgi, tokken açı anlama yaşantısıdır.
BİRİLERİ YAZMIŞ İŞTE

KEŞKELERİM OLMASAYDI

KEŞKELERİM OLMASAYDI 


Hayat kısa tez geçerdi 
Kul hatalı olmasaydı 
Bir ekerdi yüz biçerdi 
Ah keşkeler olmasaydı
İnsan beşer mutlak şaşar
Dolu bardak elbet taşar
Belki daha güzel yaşar
Ah keşkeler olmasaydı
Pişmanlığın faydası yok
Yüreğime saplandı ok
Belki aşka olurdum tok
Ah keşkeler olmasaydı
Bülbül figan eder güle
Gül vefasız bile bile
Dilsiz olan gelir dile
Ah keşkeler olmasaydı
Çağırsam yar gelir miydi?
Suyolunu bulur muydu?
Acep güzel olur muydu?
Ah keşkeler olmasaydı
Bulutlara tutunurdum
Sana yıldız getirirdim
Gülüşünle yetinirdim
Ah keşkeler olmasaydı
Çağlayıp ta aktığımda
Yüreğimi yaktığımda
Geri dönüp baktığımda
Ah keşkeler olmasaydı
Mahir derki doğru yaşa
Geçen ömür dönmez başa
Razı idim kuru aşa
Ah keşkeler olmasaydı
Mahir BASPINAR 


YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜYORUM.....

Yürürken yokluğa… 
Gecenin en yetim saatleri…. 
Ve şehir tüm ışıklarını yok oluşa kapatıyor dirhem dirhem, 
Ben siyaha birazda geceye çalan odamda, 
düşüncelerimin korsan yürüşündeyim, hüznün sessizliğinde.. 
Baştan aşagı kelimler dökülürken bedenimden, beynim düşünür tüm acizligiyle 

VE..... 
ayaklarım yürümeye başlar, griye birazda siyaha çalan daracık odamda….. 
Yüzümü tırmalarken suskularımın ezikliği, 
Sırtlanır aciz bedenim küçük intiharlarımı tüm soğukluğuyla 
ve baştan aşagı kırmızılıklar 
dökülür damarlarımdan, soğukluğunda kalırım hayatın, tam ortasında….. 

DÜŞÜYORUM..... 
Yeşile birazda maviye çalan odamda…. 
Adım adım çırılçıplak düşüyorum 
ciğerim nikotin tutukluğunda 
biliyorum bu 

SON..... 
duman kırmızıya çalacak belkide orda kalacak… 
Düşünürken ölüyorum, en intihar yerindeyim aklımın… 
sonradan gelen beş para etmez mutluluklar gibi, sonradan gidiyorum…. 
Bir oda dolusu çığlık içersinde.. 
ah!! bir uzansam şu pencereye, haykıracak ne çok şeyim var oysa… 
ah bir kalksam… 
Hayat artık sana susuzluğunda susuyorum ve şimdi çok 

UZAĞIM..... 
Artık kalem avare kağıdın üstünde, kağıt kaleme soğuk, kalem kağıda 
ve bende bu savaşın tam orta yerinde,can çekişiyorum kimin umurunda… 
dipteyim ve artık suya yazıyorum.. 
Bulanıklığında bölüyorum hayatı 

’’VE O AN GELİR.....
paldır küldür yıkılır tüm bulutlar’’ göz uçlarımda 
ve uzaktan o çok sevdigim şarkı gelir konar dilimin ucuna; odam kireç tutmuyor.. 
odam ellerimden de tutmuyor düşlerimden de.. 
klasik bir film şeridi eskiliginde kalıyorum yaşamın, 

 beynim iflas etmeden gözlerim kapanmaya başlıyor 
Ölen pişman ölürmüş ama çok geç…. 
düşüyorum ve burda ölüyorum, hayatın tam orta yerinde 
YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜYORUM.....
sen yoksan
sen yoksan

Artık Gidiyorum...

Artık Gidiyorum...

Artık gitmek vakti, sadece gitmeler kaldı bana arkama bile bakmadan gitmeler..
Tutunamadığım birşeyler vardı elbet hayatta, zamansız gelen insanlar vardı.. Sevmeler ağırdı, yürek kaldıramadı.. Birşeyler eksikti, eksiltti ve tüketti bu yüreği..

Belki gidiyorum, ama bil ki istemeyerek. Gözyaşlarımı hissediyorum içimde bir yerdeler, o nasıl bir yerdir, tarifsiz bir acı veriyor ki ben bu acıyı sırf hak ettiğimi düşündüğümden yol bulup da süzülmelerine izin vermiyorum. An gelecek tutamayacağım düşecekler, gözlerimi kırpmadan uzaklara bakarken öyle sıcak akacaklar ki biliyorum yakacak tenimi..

Anlayacağın yanıma senide alıyorum bu gidişte. Sana gelmek ya da senle gelmek yanlıştı ama neye göre kime göre yanlıştı onu sorma ben bile bilmiyorum..

Hak ettiğim yaraları kanatmaya gidiyorum. Bu sadece seni bensiz bırakmak, ben senle yanmaya gidiyorum. Üç kuruşluk huzurumuzu huzursuzluğa boğmaya gidiyorum.. Kendime ve sana en büyük haksızlığı yapmaya gidiyorum..

Seninle olamayacağımı bilmenin kahrına, doya doya, kanaya kanaya ağlamaya gidiyorum.
Yazdığım satırlar ellerimi yakıyor, talan oluyor her bildiğim, viran inandıklarım..

Sana faydası yok ama bir sen daha doğuyor, ben kendimi sende öldürmeye gidiyorum..........

Alıntıdır: Benim Hoşuma Gitti belki Birilerininde Hoşuna Gider Diye paylaştım........


Toplan Gidiyoruz Ey Kalbim

Toplan Gidiyoruz Ey Kalbim

Haydi toplan akşam oldu 
vakit doldu 
toplan gidiyoruz ey kalbim 
kırkikindi yağmurlarına kalamam 
kaldıramam bunca ağrıyı, ihaneti 
biliyorum kirlenmiş hiç bir bakışta, yer yok bana 
bu yüzdendir ceylanlara küsmüşlüğüm 
sevdalara küsmüşlüğüm bu yüzden 
bir gül yaprağı bulup sarmak için yaramı 
çekip gidiyorum buralardan 
içimdeki cesetleri çiğneyerek 
kalbimdeki mahşere 

bak akşam 
vakit tamam 
duruldu işte bulanık denizler 
dürüp ömrümün defterini 
toplan gidiyoruz ey kalbim 

yorgunum 
bir sonbahar ezgisi gibi bekleyemem son yaprakta 
sevgisi iğdiş edilmiş tarihlere koma beni ey kalbim 
bak güz yağmurları iniyor acılar ve ihanetler üstüne 
çırılçıplak ve sevgisiz kalmış bir şiirim 
kimsesiz bir kış ortasında 
ne gülen gözleri ısıtıyor artık çocukların 
ne de sevdalı bakışları yeniyetme aşıkların 

bütün dinlerden kovuldum 
bütün ülkelerden 
bütün yüreklerden kovuldum 
(*) "Aliye gülümsesem Muaviye öldürür beni" 
hangi tanrıya sığınsam yaramın merhemi yok 

biliyorum kirlenmiş hiç bir bakışta, yer yok bana 
bu yüzdendir ceylanlara küsmüşlüğüm 
sevdalara küsmüşlüğüm bu yüzden 
yeni bir gül yaprağı bulup sarmak için yaramı 
sevdalı bir kuş yükleyip kanatlarına acılarımı 
alıp gitsin beni buralardan 

hamuru çürümüş dostluğun, vefanın, aşkın 
vefasız mevsimlere bırakma beni ey kalbim 
ağlatma beni sevda kapılarında 
kahpe kapılarında eğme boynumu 
kurşunlar sıkılsada canevime 
çiğnetme yoksulluğumu ayaklar altında 
bırak başım dik, içim ezik kalsın 
onurlulara mahsus bir makamda ağırla beni 
satılmışlığın, alçaklığın, ihanetin ortasında koma 

biliyorum bu düş sığmaz kirlenmiş sokaklara 
bu sevda sığmaz 
bakmayın gözlerime 
nasıl saklarım yüreğimdeki incinmişlikleri 
kınalı bir kelebek konunca saçlarıma 

ah! Benim de hayallerim vardı 
baharlarım vardı, yazlarım vardı 
kuşlar göçüp gitti yüreğimden 
gökyüzüm yaralı kaldı 
bir isyan giydirip gözlerime 
dipsiz uçurumlara yuvarladım umutlarımı 

aşk diyordum talan oldu, yalan oldu ömrüm 
tınısı kırık bir keman sızısıyım artık 
yok gideceğim başka bir liman 
bak duruldu işte bulanık denizler 
haydi toplan vakit tamam 
toplan gidiyoruz ey kalbim 
boşalsın ince duygularımın sırtındaki yük 

paranın sevgiye ihanetini gördüm 
insanın önünde diz çöküp ibadetini 
dünler harabe yarınlar umut değil 
hüznün neresinden dönsem, kırgınım 

öpmeye uzandığım bütün dudaklar frengili 


Nuri Can